top of page

TÜRKİYE İÇ SAVAŞI VERİYOR!

  • Yazarın fotoğrafı: Abdullah Yılmaz
    Abdullah Yılmaz
  • 6 Eki 2024
  • 3 dakikada okunur

Dün öğle üzeri bir arkadaşım aradı. Hemen hemen yayınlanan tüm kitaplarımı okumuş. Konuşmanın bir yerinde;

“Ben seni niçin aradığımı unuttum. Aslında seni arama nedenim vardı. Kaç dakikadır konuşuyoruz, şimdi aklıma geldi. Unutmadan söyleyeyim.”

Söyle, dedim.

“Kitaplarında mizah var, kurgu var, edebi dil var. Var oğlu var. Akışını beğeniyorum. Bunu sen de biliyorsun. Dilin çok güzeldir. En çok dikkatimi çeken şeyse; Hemen hemen bütün kitaplarının finali cinayetle bitiyor. Bu sende bilinçaltında var olan bir şey midir, yoksa?”

“Yoksa”dan sonra durdu. Benden cevap bekliyor. Düşündüm. Kitaplarımın taamında ölüm konusu kol geziyor. Ölümsüz bir hayatın olmadığına göre ve ölümün canlıları nerede ne şekilde yakalayacağının da bir planının olmadığının ispatı olmadığına göre. Ölüm neden olmasın ki kitaplarımda. Ölümden neden bu kadar korkuluyor ki!

Gözümüzü açtık nenelerimizden, dedelerimizden savaşları dinledik. Kendimizin aklı başına gelince kendimizi bir iç savaşın içinde bulduk. 1940’ların ortalarından bu yanadır ülke iç savaşta. Bir dönem gizli yürütülen savaş 1968 kuşağının isyanıyla aleni bir hal aldı ve hala da amansız bir şekilde devam ediyor.

Ama bir gerçek var. Bu ülkede yaşayan Türk halkı, bir iç savaşta olduğunu kavrayamıyor. Bir tarafta kutsal devlet, diğer tarafta terör örgütü mantığı lanse edilerek Türkiye İç Savaşı en amansız şekilde devam ediyor. Bir dönem devletin kurumları bu savaşı sinsice yapıyordu. Artık sinsilik ortadan kalktı. Bizzat kendini halk olarak tanımlayan, baldırı çıplak, kıçında donu olmayan yoksul aile çocukları devletin elinden kırımı almış, bir soykırıma doğru Türkiye İç Savaşı’nı götürüyor.

Arkadaşımın sorusuna gelince; Neden hep cinayet yazıyorsun. Sonra da kitaplarımdan bazılarının adlarını sıraladı. Sabahattin Ali Cinayeti! Veresiye Cinayet ve Yargılanmamış Cinayetler…

Memlekette gözümüzü açtık cinayetlerle. Cinayet yazmayıp da ne yazacağım. Hayaller ve yalanlar üzerinden vatan millet Sakarya ya da hinlik mi? Yüzbin insanın öldüğü bir iç savaşta cinayet yazılmaz da uyduruk yalanlarla filan memleketin kurtuluşu mu yazılır çizilir. Mesela Kars’ın kurtuluşu! 1917 senesinde Lenin’in önderliğinde Rus Halkı, Çar’ı devirip devrim yapınca Bolşevikler Rus Ordusunu işgal yerlerinden geri çekti. Kars’tan da çekti. Lenin dedi ki; Rus Ordusu’nun işgal ettiği Kars bizim toprağımız değil. Ordunun orada ne işi var. Rus ordusu sınırlarına çekildi. Ardından İttihatçılar ve ardılları başladılar Kars’ın kurtuluşunu kutlamaya. Lenin gelmeden önce neden kutlamıyor ya da kurtaramıyordun Kars’ı.

Yani diyeceğim o ki; Memlekette bu gibi örnekler saymakla bitmez.

Gelelim Cinayetlere. Sadece Türkiye İç Savaşında 17.000 (Onyedi bin) faili meçhul cinayet var. Bu onyedi bin faili meçhul cinayetin olduğu bu ülkede yaşayıp hala vatan millet Sakarya diye nara atmak için beyni laboratuara göndermek lazım. Karşılıklı taraflardan toplamda 100.000 (Yüzbin) kişinin öldüğü bir ülkede cinayet yazmayıp da ne yazılır acaba. Bu iç savaşı görmeyip; “Teröristler sekiz askerimizi şehit etti” diye yakınıp bilenenler acaba bir iç savaşta olduklarını biliyorlar mı? Zannetmiyorum.

Daha hayvanlara sıra gelmedi. Türkiye İç Savaşı’nda 40-50 senede 100.000 (Yüzbin) kişi öldürüldü ama bu insan evladı denen mahlûkat tıpkı insan gibi acıyı ve kederi, korkuyu yaşayan milyarlarca hayvanı katlediyor. Asıl savaş şehit olanların savaşı değil. Memleket kurtuldu yalanlarının da savaşı değil. Gerçek savaş bizim kuzenlerimiz olan hayvanların soykırımını anlamayanlara karşı verilen savaştır.

Kendine aydın diyen, aydınların da akıl hocası diye lanse eden ya da edilenler lüks kafelerde oturup cesetlerden parçaları midelerine yuvarlarken utanmadan Marksis, Leninist, Maoist entelektüel olduklarını, vatanı ve halkların özgürlüğünün kurtuluş rotasını iyi bildiklerini ve bundan dolayı fikir babası olduklarını ve bu fikirlerini beyan ettiklerini. Bu fikirlere alkış tutan ot beyinlilerin de bunlardan farkının olmadığını anlamaları görüp cinayet romanı yazmamak aptallığın daniskası olur.

Yazımı ya da sinirliliğimi bir kurala oturtmadan bitireyim. Zaten nizami bir yazı olsun diye yazmadım. Üzüldüğüm için yazdım. Hayvanlardan çok, et yiyen bok beyinlilerin dünyayı algılayamadıklarına üzüldüğüm için yazdım.

 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör
YÜRÜYEN MEZARLIKLAR!

Yürüyen mezarlıklar denince ilk akla gelen insan cesedi oluyor. Ceset, mezarlıkta olması gereken bir şeydir. Çünkü insan denen bu...

 
 
SÖYLEYECEK SÖZ BULAMIYORUM!

Bir tek. Bir tek dedim değil mi? Bir tek. Yeryüzünde bir tek insan diye adlandırılan canlı yaşamıyor. Yeryüzünde binlerce canlı yaşıyor....

 
 
bottom of page